BEYAZYEL MASALI
Ahmet
dede, kış günü cam önünde oturup soğuktan dışarı çıkamayan torunlarına baktı.
Dışarıda soğuk mu soğuk bir hava vardı. Esen rüzgar, Ahmet dedeye ilham verdi. 'Toplanın torunlarım' der demez torunlar toplaşıverdiler.
Evvel zamanlarda küçük mü küçük bir
rüzgar varmış. Hep aynı yerden esmekten sıkılmış. Dünyanın heryerini görmeyi,
kimsenin bilmediği yeni yerler keşfetmeyi istermiş. Ama daha o kadar küçükmüş
ki rüzgar bile sayılmazmış. Hafif bir esintiden ibaretmiş. Bu minik rüzgarın
ismi Beyazyel’ miş. En büyük eğlencesi uçurtma uçuran çocukların, uçurtmalarını havalandırmalarına
yardımcı olmakmış. İnsanlara sevgisi, çocukların onun esintisi ile uçurttuğu
uçurmalarının ardından, Beyazyel’ e gülümsemeleri ile başlamış. Çocuklarla öyle
güzel anlaşırmış ki onlar ne zaman ellerine uçurtmalarını alsa hemen eser
biranda uçuruverirmiş uçurtmalarını. Çocuklar esen bu minik rüzgara teşekkür
ettikçe Beyazyel daha da esermiş. Günler bir bir ilerlerken küçük rüzgarımız
artık büyümeye başlamış. Bulutları estiği yöne taşır, yada bulutları istediği
gibi dağıtırmış. Yükseklerde uçar ve diğer rüzgarlarla yarış edermiş.
Yarıştıkça hızlanmış ve artık hayalini kurduğu dünyayı gezmeye kendini hazır
hissetmiş. Bildiği diyardan hızla esmeye başlamış Beyazyel, az gitmiş uz
gitmiş, yeni yeni rüzgarlara selam vererek alçalmaya, bu yeni diyarda neler
olduğuna bakmaya karar vermiş. İlk fark ettiği havanın çok ama çok sıcak olması
imiş. Aşağı da ne bir insan ne bir ağaç varmış. Hemen diğer rüzgarlara burasının
neresi olduğunu sormuş. Diğerlerine göre daha yavaş esen bir rüzgar hemen
anlatmaya başlamış. ‘Buraya insanlar çöl der. Pek kimse yaşamaz buralarda, hem
ağaçlarda yetişemez burada.’ Peki bulutlar nerde diye sormuş Beyazyel. Diğer
rüzgar, ‘Burada bulut olma çünkü burada bulutları oluşturacak kadar soğuk hava
yok’ cevabını verir ve ekler ilerde Mısır diyarına git, göreceklerin seni mutlu
edecek der ve vedalaşırlar. Beyazyel çölün kumlarını altına alıp merakla
eserken dev piramitleri görür. Hayranlığı gizleyemez. Havanın kavurucu
sıcaklığını bir anlığına unutur ve piramitlere hayran hayran bakakalır. Ama
beyazyel duramaz, daha onu bekleyen nice yerler vardı. Tekrardan esmeye başlamış.
Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Bu sefer karışına uçsuz bucaksız su
birikintisi çıkmış. Hemen alçalmış ve kendisi gibi genç bir rüzgar arkadaşına sormuş;
‘Hey arkadaşım burası neresi.’ Genç rüzgar ‘ Burası içerisinde dev balinaların
ve binlerce balığın yaşadığı okyanus. Burada özgürce uç demiş. Beyazyel arkadaşına
teşekkür edip maviliğin tadını çıkarmaya başlamış. Yunus balıklarını görmüş,
yüzlerce balığın köpek balıklarından kaçışını, dev balinaların suyun altından
ok gibi çıkıp havada takla atıp tekrar girdiği bile görmüş. Sonra akşam olmuş. Okyanus
üstünde birden kara bulutlar birikmeye başlamış. Daha önce hiç bu kadar kara
bulutu bir arada görmemişti. Ardından kendisinden çok büyük ve güçlü rüzgarlar
esmeye başlamış. Bunların adı fırtına! Fırtınanın arasında sıkışıp kalmış
Beyazyel. Biraz ilerleyince su üstünde yüzen insanlara ait kocaman bir gemi görmüş.
Gemi fırtınanın arasında kalmış, dalgalarla savrulup duruyormuş. Hemen fırtına
arkadaşlarına biraz sakinleşmelerini söylemiş ama hiç kimse onu umursamamış.
Fırtına hızla gemiyi sallarken Beyazyel geminin batmaması için etrafında eserek
dengesini sağlamaya çalışıyormuş. Saatlerce gemiyi dengede tutmuş ama artık çok
yorulmuş. Fırtına iyice şiddetini artırınca bir anda küçük çocuklarla olan
anıları hatırına gelmiş ve Beyazyel olanca gücüyle esmeye başlamış. Fırtına ve
bulutlar neye uğradıklar şaşırmışlar. Küçücük rüzgar Beyazyel biranda dev bir
rüzgara dönüşmüş, gemiye fırtınanın yaklaşmasına müsaade etmiyormuş. Beyazyel
sabaha kadar gemiyi korumuş ve sabah olduğunda fırtına sona ermiş. Beyazyel
başarmış. Küçük çocukların sevdiklerine zarar gelmemiş ve onların tatlı
gülümsemeleri hatırına gelmiş, okyanusa sevinçle dalıp dalıp çıkmış,
yorgunluğunu unutuvermiş. Beyazyel artık küçük bir rüzgar değil istediği kadar
büyüyen dev bir rüzgar olmuş. Hayalini kurduğu seyahatine devam etmiş. Yağmur
ormanlarından, buzullara, uçsuz bucaksız düzlüklerden, kocaman sıradağlara
kadar heryeri gezmiş.
Hikaye bittiğinde torunlar tekrar cam önünde toplanmış ve Beyazyel’ in maceralarının geçtiği yerleri hayale dalmışlar. Kim bilir belki onlarda bir gün Dünyayı keşfetme fırsatı yakalayabilirler.
Tek kelime ile muhteşem kalemine sağlık
YanıtlaSil