MÜZİĞİN SIRRI MASALI
Ahmet dedenin bir yanında şarkılar söyleyen
torunlar, bir tarafında cıvıl cıvıl öten, baharı selamlayan kuşlar. Sesler, ruhunu huzur ile doldurdu Ahmet dedenin. Ahmet dede, dudaklarını bükerek başladı, hafif hafif ıslık çalmaya. Öyle güzel sesler çıkıyordu ki, torunları hemen
üşüştüler Ahmet dedenin başına. Ahmet dede; ‘Çocuklar sadece söylemek yetmez,
müziğe ruhunu veren ona eşlik eden enstrümanlardır yani müzik aletleridir.’ Sonra; ‘Hadi gelin bir
hikaye anlatayım’ dedi ve başladı anlatmaya.
Evvel zaman içinde, ninnilerle büyütülen dünyalar
güzeli bir bebek varmış. Annesi ona öyle güzel ninniler söylermiş ki, bebek
ninninin güzel sözlerinde ve annesinin eşsiz sesinde huzurla uyurmuş. Annesi, bebeğinin
yeşil gözlerini yeni açan çiçeklere, yüzünün beyazlığını mavi gökyüzünde ki
küçük bulutlara benzettiğinden adını Bahar koymuş. Çünkü yeşil ve beyaz
bulutlar, annesine baharı hatırlatırmış. Zaman, zamanı kovalamış, minicik bebek
artık güzeller güzeli genç bir kız olmuş. Şarkılar söyler, sesini duyanlar
adeta büyülenmiş gibi kulaklarını onun sesinde alamazlarmış. Bir gün babası
Bahar’a köylerinin yanı başında bulunan ormanlık alandan yavru bir kuş
getirmiş. Nasıl olmuş bilinmez ama yuvasından ayrı düşen bu yavru kuşu eğer
babası bulup getirmese, kim bilir belki de yaşayamayacakmış. Bahar onu
elleriyle besler, onda kendi bebekliğini görürmüş, annesinin ona yaptığı gibi
oda eşsiz güzellikteki sesinden ona ninniler söyler, yavru kuş ise huzur içinde
onu dinlermiş. Bahar bu güzel yavrunun, gökyüzü maviliğine benzeyen renginden
dolayı adını Maviş koymuş. Maviş kısa sürede büyümüş, Bahar ne zaman şarkı
söylese, oda ona eşlik edermiş. Bahar’ ın babası ormanın diğer tarafında
tarlada çalışır, Bahar da babasına yemek götürmek için ormana geçer, maviş Bahar’
ın omzunda şarkılar söyler birlikte giderlermiş. Orman bu iki arkadaşın sesine
öyle alışmış ki herkes kendi dillerinde onlara eşlik ederlermiş. Yabani
hayvanlar, böcekler, örümcekler dahi onların yolları gözler, gizli gizli onları
dinlerlermiş. Bahar, maviş ile birlikte ormanın yanı başından akıp giden
akarsuyun kenarında oturur, en güzel şarkılarını burada söylermiş. Ağaçlar neşe
içinde sallanır, su coştukça coşarmış. Diğer kuşlar mavişi kıskanır, maviş gibi
Bahar’a eşlik etmek isterlermiş. Ama maviş Bahar’ a hayranlıkla bakar, Bahar’ın
omzundan biran olsun ayrılmazmış.
Bahar bir gün yine babasına yemek götürmek için
evden çıkacakken, mavişin öylece hareketsiz kaldığını görünce heyecanla
avucunun için almış mavişi. Minik gözlerini yavaşça açıp kapatmasından, mavişin
hasta olduğunu anlamış. Koşarak orman yoluna, babasına koşmuş. Ormandaki herkes
Bahar’ın şarkılarını beklerken, o koşamaya devam etmiş. Artık bacaklarında ki
güç bitince olduğu yere, dizleri üzerine çökmüş. Avuçlarında ki mavişine
bakmaya korkuyormuş. Babasına yetişeceği kadar zamanının kalmadığını anlamış.
İkisinin en mutlu olduğu akarsu kenarına, yavaş yavaş ilerlemiş. Gözyaşları
öyle hızlanmıştı ki, akan suya düşse sanki nehir taşarmış. O an dudaklarından
mavişine şu şarkıyı söylemiş;
Gökyüzünden aldın maviliğini,
Orman hediye etti sana beni,
Hadi kalk omzum boş, bekliyor seni,
Mavişim, şimdiden çok özledim sesini,
Şarkısına devam ederken Bahar, ormanda o güne kadar
görülmemiş ve daha sonra görülemeyecek bir şeyler olmuş. Tüm kuşlar Bahar’ı çevrelemiş.
Sanki mavişi istemişler ondan. Bahar, mavişi yavaşça kuşların ortasına yere
bırakmış. Kuşlar kanatlarını açarak mavişin etrafında dönmeye başlamışlar.
Sonra durmuşlar ve büyükçe bir kuş, kanadının üstüne mavişi almış ve
havalanmış. Bahar, şaşkın şaşkın bakarken bir süre sonra uzaklardan maviş
olanca güzelliğiyle gözükmeye başlamış. Tüm kuşlar hep bir ağızdan ötmeye
başlayıp ormanı sevinç çığlıkları kaplamış. Kuşlar maviş ile birlikte Bahar’ı
ortalarına alarak, başlamışlar dönmeye. Bu sırada heyecandan bayılacak gibi
olan Bahar’ın dudaklarından şu şarkı çıkıvermiş.
Tüm kuşlar, ağaçlar ve orman duyun sesimi,
Hey gökyüzü, Mavişim senden daha Mavi,
Mavişim yeniden görmek çok güzel seni,
Mavişim artık ormanın yeni üyesi.
Bahar, mavişini elbirliğiyle kurtaran ormana ve
kuşlara, mavişini hediye etmiş, ait olduğu yere bırakmış. Şarkı, ormanda
bulunan herkesin o kadar hoşuna gitmiş ki, ağaçlar ve su kenarındaki sazlıklar
bir anda keman olmuş saz olmuş, türlü türlü çalgı aletleri olmuş, bu güzel
şarkıya eşlik etmişler. Bahar gözlerine inanamamış. Yıllardır içinden geçtiği
orman aslında yaşıyor, onu dinliyor, ona eşlik ediyormuş. Çalgı aletleri
öylesine güzel eşlik etmişler ki, Bahar tekrar tekrar şarkısını söylemiş.
Ormanda yaşayan tüm hayvanlar duydukları bu eşsiz seslere kendilerini
bırakmışlar. Baharın artık gitme vakti gelmiş, mavişini son kez öpüp koklayıp
arkadaşlarının yanına bırakmış.
Bahar evine dönerken tüm köylü şaşkın şaşkın bahara
bakıyormuş. Aslında tüm köy halkı ormandan gelen sesler üzerine ormana bakmış
ve olup bitenleri görmüşler. Bundan sonra, tüm köy halkı ormana saygı duymuş. Köylüler
ormanın kendilerine armağan ettiği bu güzel çalgı aletlerinden, yıllarca nice
güzel şarkılar söylemiş. İnsan ve ormanın dostluğundan olağanüstü bir mucize
doğmuş.
Hikaye bittiğinde şaşkına dönen torunlar, artık
müziğin sırrını keşfetmiş. Enstrümanların, insanın doğayla yaptığı
arkadaşlıklardan oluşan bir armağan olduğunu anlamışlar.
Yorumlar
Yorum Gönder