YEŞEREN'İN DOSTLUĞU MASALI
YEŞEREN
Ahmet dede şöyle bir baktı etrafına.
Torunlar belli ki birbirlerine küsmüşler. Her biri bir tarafta oturuyorlar.
Fakat Ahmet dede onlara neyin iyi geleceğini, en iyi bilendi. Var mı hikaye
dinlemek isteyen demesiyle bir anda etrafını meraklı torunlar sardı.
Bir varmış bir yokmuş. Çok eski zamanlarda, genç bir çiftçi tarlasında çalışıyormuş. Hava sıcak mı sıcak. Şöyle bir bakmış ki etrafına, ne bir ağaç, nede bir gölgelik varmış. Hem tarlada ona yardımcı olan hayvanları da sıcaktan bunalmışlar. Ertesi gün tarlaya gelirken, yanında bir fidanla gelmiş ve hemen tarlanın yakınında tepelik alana, ilk fidanını dikmiş. Ona Yeşeren ismini koymuş. Toprağına can suyunu özenle dökmüş. Eğilip Yeşeren’ in minicik dallarından, derin bir nefes almış. Sonraları hemen her fırsatta getirdiği fidanları, buraya dikmeye başlamış ama Yeşeren’ in yeri onda hep bir farklıymış. Genç çiftçi, üzüldüğünde yada çok sevindiğinde onunla konuşur, Yeşeren’ in sessizce onu dinlemesi çok hoşuna gidermiş. Tabi genç çiftçi farkında olmasa da bu durum, Yeşeren’ inde çok hoşuna gidermiş. Yıllar yılları kovalamış. Yeşeren’ in yanına birçok ağaç dikilmiş, hatta köydeki diğer çiftçiler de bu alana bir çok fidan dikince, burası artık küçükte olsa bir ormana dönüşmüş. İyilik, güzellik böyle bir şeydi. Tıpkı ağaçlar gibi çoğalır, büyür ve yayılırdı. Bu arada Yeşeren büyümüş, serpilmiş. Dallarında baharı selamlayan kuşlar, altında serinleyen inekler ve kuzular. Yeşeren, çevresinde ki bütün ağaçlara genç çiftçiden bahseder, onu ne kadar sevdiğini söylermiş.
Zaman ilerlemiş ve genç çiftçi artık
yaşlanmış. Artık tarlasına ve hayvanlarına tıpkı onun gibi ağaç ve yeşil dostu,
oğlu bakarmış. Arada bir yaşlı dostu tarlaya geldiği zaman Yeşeren’ i ziyaret
etmeden gitmezmiş. Onların bu dostluklarına küçük orman ve burada yaşayan tüm
canlılar şahitmiş.
Bir bahar günü kuşlar, Yeşeren’ in yanına soluk soluğa gelmiş ve uzaklardan çok büyük bir fırtınanın kendilerine doğru geldiğini söylemişler. Kuşlar güvenli bölgelere uçup gitmişler fakat Yeşeren ve arkadaşları öylece kalakalmış. Köylülerde tabiî ki durumdan habersizlermiş. Yeşeren, diğer ağaç arkadaşlarına seslenmiş. ‘Arkadaşlar yakında bize ulaşacak çok büyük bir fırtına var. Belli ki çok yağışta olacak. Herkes köklerini en derinlere kadar salsın’ demiş. Çok geçmemiş ki, havada kara bulutlar toplanmaya başlamış.
Ardından ağaçları devirecek kadar şiddetli rüzgar esmiş ve sağanak bir yağmur başlamış. Köylüler korkularından evlerinden dışarı çıkamamışlar. Yağmur toprağı iyice yumuşatmış ve köylülerin evlerinin üzerine doğru ilerlemeye başlayınca, Yeşeren tüm ağaçlara, ‘hadi arkadaşlar, köklerimizi birleştirelim’ demiş. Bunun üzerine, bütün ağaçlar son bir güçle köklerini toprağın altında birleştirmişler ve toprağın kaymasını önlemişler. Fırtına öylesine şiddetlenmiş ki, eğer ağaçların kökleri yerde birleşmese, ağaçlar yerlerinden kopacak, boşta kalan toprak, köylülerin üzerine olduğu gibi kayacakmış. Köylüler olup bitenden habersiz, yağmurun ve rüzgarın bitmesini bekliyorlarmış. Yeşeren ve arkadaşları köylülere zarar gelmemesi için var güçleri ile uğraşmışlar. Sabaha karşı rüzgar ve yağmur durmuş. Sabahın ilk ışıkları ile yorgun düşen, uyuyakalan Yeşeren ve arkadaşları, köylülerin yanlarına gelmesiyle birden uyanıvermişler.
Köylüler ağaçların zarar gören dallarını düzeltiyor,
bir taraftan da sevinç şarkıları söylüyorlarmış. Yeşeren’ in gözleri, yaşlı
dostunu arıyormuş. Kalabalığın arasından oğlunun yardımıyla gelen yaşlı dostunu
görmüş. Yaşlı dostu Yeşeren’ in yanına geldiğinde, tıpkı ilk günkü gibi
dallarından bir tanesini eline almış ve koklayarak derin bir nefesle içine
çekmiş. Yeşeren bütün yorgunluğunu unutmuş. Doğa ve insanın dayanışmasında kazanan yine
doğa ve insan olmuş.
Hikayeyi bitiren Ahmet Dede,
torunlarının yıllar sürecek dayanışmasının hayali ile huzurluydu, torunları ise
ağaç dikmek için sabırsızdı.
Yorumlar
Yorum Gönder